Şâzeliyye
Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’ye (ö. 656/1258) nisbet edilen tarîkat


Şâzeliyye tarîkatinin kurucusu olan Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî, mürşidinin emriyle 620 yılında Şâzile beldesindeki bir dağda, mağarada inzivaya çekilmiştir. Kendisi bu beldeye nispetle Şâzelî diye tanınmıştır. Tunus’ta başlayan irşat faaliyetlerine devam ettiği İskenderiye şehri, zaman içinde Şâzeliyye’nin bütün dünyaya yayıldığı merkez konumuna gelmiştir. Suriye başta olmak üzere Arap dünyasından Hint alt kıtasına, Malezya ve Endonezya’dan Afrika’ya, Amerika’dan birçok Avrupa ülkesine kadar yayılmıştır. Şâzeliyye 100’ün üzerindeki alt koluyla İslâm dünyasında en yaygın tarîkatlerden biridir.
Anadolu’nun Şâzeliyye’yle tanışması, XVI. yüzyılın başlarında, Meymûniyye kolunun kurucusu Ali b. Meymûn vesilesiyle gerçekleşmiştir. 1786 yılında Silâhdar Abdullah Ağa tarafından yaptırılan Alibeyköy Şâzelî Dergâhı ise İstanbul’da açılan ilk Şâzelî zâviyesidir.
Şâzeliyye mârifet kavramına güçlü vurgu yapan bir tasavvuf yoludur. Mârifetullah konusu gerek Şeyh Şâzelî’nin hizb, dua ve vecizelerinde gerekse sonraki Şâzelî şeyhlerinin eserlerinde önemli bir yer tutar. Mârifet sahibi olmak Şâzelî yolunun dervişlerinin temel amacıdır.
Dünya nimetlerinden sıkı sıkıya kaçınan bir zühd anlayışı yerine Şâzeliyye’de, dünya nimetlerini bağışlayana şükür ifade eden bir tutum sergilenmektedir.
Şâzeliyye tarîkatinde zikir cehrî olup kuûdî ve kıyâmî olarak yapılır. Haftada bir, perşembe ya da cuma günü gerçekleştirilen ve çoğunlukla “meclis” adı verilen âyinlerde, halka şeklinde veya karşılıklı saf şeklinde oturulur. Şâzelî meşâyihinden birine ait dîvandan okunan ve “semâ” diye adlandırılan kaside ve şügūllerin genellikle tevhid ile salavat içeren nakarat kısımlarına bütün müritler katılır.
Şeyh Şâzelî geride herhangi bir kitap bırakmamış, ancak en meşhurları Ḥizbü’l-baḥr olan çok sayıda hizb ve dua metni tertip etmiştir. Şâzelî’nin tasavvuf anlayışına paralel halde mutlak kulluğun gerçekleştirilmesi, tam bir teslimiyet, mânevî sırların talebi, samimi bir boyun eğiş ve tevazuun ifadesi olan bu hizipler, tarîkat mensupları nezdinde büyük değer taşımaktadır.

Ken’ân Rifâî’nin sülûk yaptırmaya icâzetli bulunduğu tarîkatlerden biri de Şâzeliyye’dir. Teberrüken aldığı Şâzelî icâzetinin kaynağı Bursalı bir Şâzelî şeyhidir. Rüyasında Şâzelî Hazretleri’ni gören şeyh, onun emri üzerine bu icâzeti Ken’ân Rifâî Hazretleri’ne vermiştir. Bu rüyaya sebep olan hadiseyi de Nazlı Hanımefendinin hatıra defterinden nakledelim: “Bursa’da idik. Efendimiz, ‘Taşıp can Bahri attı taşra beni’ manzumesini henüz bestelemişlerdi. İlk defa Valide Sultanımıza bu ilâhîyi beste ile söylüyorlardı. Bu sırada müthiş gürültülerle yakınımızda olan Nilüfer Çayı taştı. O kadar coştu ki ne kayalar ne köprüler ne ağaçlar kaldı. Çay, ne bulursa götürüyordu. Yalıların temelleri yıkılmaya başladı. Her tarafta fezeyânı ilân için silahlar atıldı. Herkes birbirine girdi. Nihayet Valide Sultanımız 'Oğlum, şuna bir şey söyle, memleketi harap edecek.' buyurdular. Bunun üzerine o koca çay birdenbire sakin oldu.”