Zikir
ALLAH’I HATIRLAMAK
Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde yer alan zikir vurgusu, tasavvufî hayatın temeline Allah’ı çokça zikretme prensibini yerleştirmiştir. Tarîkatlerde zikir, kulun rabbine yaklaşmasını sağlayan en büyük ibadet, nefsi terbiye için uygulanan riyâzetin en önemli esası olarak kabul edilir. Şeyhler müridlerin durumuna göre onlara en uygun zikri telkin ederek Hakk’a ulaşmalarına vesile olurlar. Mürid bunları kendisine tavsiye edildiği sayıda tekrar etmek suretiyle gerçekleştirir. Tarîkatlerde zikir, şeyhin veya halîfesinin gözetiminde toplu olarak da yapılmakta, belli lafız ve ibareler belli bir hareket düzeni içerisinde beraberce söylenmekte, icra edilen bu zikirlere “tarîkat âyini” denilmektedir.

Cehrî Zikir
Zikir silsilesi Hz. Ali’den gelen Kādiriyye, Rifâiyye, Sühreverdiyye, Sa‘diyye, Şâzeliyye, Bedeviyye, Halvetiyye, Bayramiyye, Mevleviyye gibi tarîkatlerde zikir genellikle sesli (cehrî) ve hareketli olarak esmâ-i hüsnâdan belli isimlerin veya kelime-i tevhidin ya da ism-i zâtın tekrarı şeklinde yapılır. Böylece “emmâre”den “kâmile”ye kadar yedi nefis mertebesi (etvâr-ı seb‘a) tek tek aşılır. Allah’ın çeşitli isimleriyle zikredildiği için bu usûle esmâ tariki de denir. Cehrî zikir uygulayan tarîkatlerde toplu halde icra edilen zikirlerin “meclis, hadra, leyle, zikr-i erre, semâ ve devran” gibi isimlerle anılan değişik türleri vardır ve çoğunlukla mûsikî eşliğinde icra edilir.
Hafî Zikir
Zikir silsilesi Hz. Ebû Bekir’e dayandırılan Nakşibendiyye tarîkatinde genellikle sessiz (hafî) ve kalpten “ism-i zât zikri” (Allah), “nefiy ve ispat zikri” (lâ ilâhe illallah) adı verilen zikirler icra edilir. Mürid tek başına gerçekleştirdiği zikir esnasında sükûnetle oturarak insanın göğüs bölgesinde yer aldığı kabul edilen “kalp, ruh, sır, hafî, ahfâ” adlı beş latîfe (letâif-i hamse) üzerinde yoğunlaşır. Kalpten başlayarak sırasıyla ahfâya kadar bütün latîfeler zikre iştirak eder hâle gelince, iki kaş arasında bulunduğu kabul edilen nefsin de zikre katılmasından sonra bütün bedenin zikretmesi sağlanır. Ardından kelime-i tevhid zikrine geçilir. Nakşibendiyye’de genellikle topluca icra edilen “hatm-i hâcegân” zikir de bulunmaktadır.
Mûsikî
Bazı tarîkatlerde zaman zaman mûsikînin de zikre eşlik ettiği bilinmektedir. Cehrî usûlle zikir yapan tarîkatlerde tekke mûsikîsi formlarının coşkun biçimde uygulandığı görülür. Ritme yardımcı olmak amacıyla zikirlere halîle, mazhar, bendir, kudüm, nevbe gibi vurmalı sazlar ve ney eşlik eder. Bu zikirler şeyh, zâkirbaşı, meydancı ve reisler tarafından yönetilir ve onların uygun gördüğü süre boyunca devam eder. Dervişler zikir yaparken zâkirler de zikrin ritmine uygun ilâhîler okurlar. Zikirlerini hafî usûlle yapan tarîkatlerde ise sadece Kur’an tilâveti, ezan, kāmet, salât, tekbir, tesbih okunması sırasında bir ses mûsikîsine yer verilmektedir.
Evrâd-Ahzâb
Tarîkatlerde Allah’a yaklaşmak maksadıyla mürşidin izni ve icâzetiyle, belirli zamanda ve belli miktarda yapılan ibadet, duâ ve zikirlere “evrâd” (vird’in çoğulu) denilir. Belli amaçlara ulaşmak üzere yapılan duâlar ise “ahzâb” (hizb’in çoğulu) diye adlandırılmıştır. Evrâdla ilgili düzenli bilgiler ihtiva eden en eski ve en geniş kaynak, Ebû Tâlib el-Mekkî’nin (ö.386/996) Ḳūtü’l-ḳulûb adlı eseridir. Zamanla bizzat kurucu şeyhler tarafından tertip edilen duâ ve tesbihler ile birçok tarîkatte evrâd veya ahzâb mecmuaları ortaya çıkmıştır.Hizbü’l-bahr ve hizbü’l-ber
Şâzeliyye tarîkatinin pîri Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî (ö. 1258) tarafından hazırlanmıştır. En yaygın okunan evrâdlardandır. Kısa ve özlü tesbihlerle duâları ihtiva etmektedir.
Evrâd-ı Fetḥiyye
Yaygın olan bir diğer evrâd kitabı da Kübreviyye şeyhlerinden Seyyid Ali Hemedânî’nin (ö. 1335) tertip ettiği Evrâd-ı Fetḥiyye’dir. Bu vird, istiğfardan sonra kelime-i tevhid, sübhânallah, hasbünallah ve salavat ile başlayan pek çok cümleyi ihtiva eder.
Virdü’s-settâr
Halvetiyye’nin ikinci pîri Seyyid Yahyâ-yı Şirvânî’nin (ö. 1466) evrâdı da tarîkatler arasında çok meşhurdur. “Yâ Settâr” diye başladığı için Virdü’s-settâr adıyla tanınmıştır.
(Farklı tarîkatlere mensup yayımlanmış evrâdlar vardır.)